Bir Toplumun Çöküşünü Üniversite Tercihlerinde İzlemek
Bir Toplumun Çöküşünü Üniversite Tercihlerinde İzlemek Gazete haberlerine göz atarken, üniversiteye giren öğrencilerin fizik, kimya, jeoloji, biyoloji gibi temel bilimleri hemen hiç tercih etmediklerini okudum. Bu, şu demektir: Toplumumuzdaki gençler, parazit olarak yaşamayı tercih etmekteler, zira tüm diğer üniversite branşlarının temsil ettiği meslekler bu tercih edilmeyenlerin ürettikleri bilgilere dayanır. Elinden cep telefonunu düşürmeyen zat, fizik olmadan bunu yapabilir miydi? Hastalandığında ilaç isteyen, güzelliğinin derdine düştüğü zaman makyaj malzemesi arayan, bulaşığını yıkarken deterjan kullanan, kimya olmadan bunları nasıl yapacak?
Almanya bizden giden üzümlerin içindeki kimyasalları görünce ödü patlamış. Doğaya bu tür müdahalelerde doğru yolu bize biyolog olmadan kim gösterecek? Tarımda bir hastalık bazan bir ürünü öyle bir yok eder ki, o ürüne tekrar kavuşabilmek için tohumlarını veya fidanlarını başka yerlerden gidip almak gerekir. Bu tür işlerin ülkemizdeki diğer bitkilere zarar vermeden, hayvan dengesini bozmadan yapılmasına biyologsuz mu karar vereceğiz?
Ya jeoloji? Su ararken jeoloji lazım, petrol veya gaz ararken jeoloji lâzım, yapı malzemesi ararken ve işletirken jeoloji lazım, baraj yaparken, maden çıkarırken, iklim değişmelerini izlerken, sele, heyelâna karşı tedbir alırken jeoloji lazım. Ya deprem???
Bir ülke düşünün ki, yukarıda saydıklarımın hepsi konusunda kafa yormak zorunda ama gençleri jeolog olmak istemiyor. Onun yerine diyor ki, ben rahat rahat işyerimdeki masamda oturayım, birileri bunları benim için yapsın. Tabiî birileri bunları yapar. Ama bir gün gelir sizi de o koltuğunuzdan sepetler ve birden kendinizi onun hizmetkârı olarak buluverirsiniz.
Muhterem hocam ve sevgili dostum Prof. Doğan Kuban yazılarında sürekli, cahiller ülkelerinin sömürge ülkeleri olduğunu işliyor ve bilhassa Müslüman dünyasındaki cehaletin altını çiziyor. Altı çizilen cehaletin en büyük kısmı işte bu fizik, kimya, biyoloji ve jeoloji cehaletidir. Buna içinde oturulan evi tanımama cehaleti de diyebiliriz, zira bu bilim dalları bize içinde yaşadığımız dünyayı tanıtan bilimlerdir.
Almanya bizden giden üzümlerin içindeki kimyasalları görünce ödü patlamış. Doğaya bu tür müdahalelerde doğru yolu bize biyolog olmadan kim gösterecek? Tarımda bir hastalık bazan bir ürünü öyle bir yok eder ki, o ürüne tekrar kavuşabilmek için tohumlarını veya fidanlarını başka yerlerden gidip almak gerekir. Bu tür işlerin ülkemizdeki diğer bitkilere zarar vermeden, hayvan dengesini bozmadan yapılmasına biyologsuz mu karar vereceğiz?
Ya jeoloji? Su ararken jeoloji lazım, petrol veya gaz ararken jeoloji lâzım, yapı malzemesi ararken ve işletirken jeoloji lazım, baraj yaparken, maden çıkarırken, iklim değişmelerini izlerken, sele, heyelâna karşı tedbir alırken jeoloji lazım. Ya deprem???
Bir ülke düşünün ki, yukarıda saydıklarımın hepsi konusunda kafa yormak zorunda ama gençleri jeolog olmak istemiyor. Onun yerine diyor ki, ben rahat rahat işyerimdeki masamda oturayım, birileri bunları benim için yapsın. Tabiî birileri bunları yapar. Ama bir gün gelir sizi de o koltuğunuzdan sepetler ve birden kendinizi onun hizmetkârı olarak buluverirsiniz.
Muhterem hocam ve sevgili dostum Prof. Doğan Kuban yazılarında sürekli, cahiller ülkelerinin sömürge ülkeleri olduğunu işliyor ve bilhassa Müslüman dünyasındaki cehaletin altını çiziyor. Altı çizilen cehaletin en büyük kısmı işte bu fizik, kimya, biyoloji ve jeoloji cehaletidir. Buna içinde oturulan evi tanımama cehaleti de diyebiliriz, zira bu bilim dalları bize içinde yaşadığımız dünyayı tanıtan bilimlerdir.
Devamı için www.celalsengor.com ziyaret edin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder